Pages

26 Kasım 2011 Cumartesi

Asker Yollama Hazırlığı..

Yine bir askere yollama sezonu açıldı.
Ama bu sefer benim için daha zor, en zor, çok ama çok zor...

Bugün evini boşaltıp, eşyalarını dağıttık. Bir daha hiç bir araya gelmeyecek mesela o eşyalar en garibi.. Öyle garip oldum ki, çocuk gibi, sanki en sevdiğim uzun bir tatile gidecek de onu bu sürede hiç göremicekmişim gibi.. Düşüncesi bile öyle zor ki, çok zor..

İki hafta sonra belli olacak nereye gideceği, belli olacak sonra hemen gidecek. Bir telefon kadar uzağımda olmayacak uzun bir süre, kafama estiğinde arayamıcam yada korktuğumda, bir şeye çok üzüldüğümde, ağladığımda, başıma çok güzel bir şey geldiğinde ilk onunla paylaşmak isterken paylaşamıcam, çok mutlu olunca ilk onu arayamıcam. Hep en kolay ulaştığım, en yakınım olan uzun bir süreliğine en uzağımda olacak belki.. Günleri tek tek sayıyoruz ama olur ya hep beklediğin gün hiç gelmeyecek kadar uzak gibiyken, gelmesini istemediğin gün bir anda gelir.. İşte öyle diken üstünde bir bekleyiş bu..

Ben de kendimi hazırlıyorum şimdi bu duruma hazırlayabildiğim kadar tabi.. Ailem hep olacak bu dönemde yanımda, arkadaşlarım olacak, kimse beni yalnız bırakmayacak.. Ama yinede ona istediğim zaman ulaşamayacak olmam yok mu.. işte o zor, çok zor..

14 Kasım 2011 Pazartesi

Anne Ben Google'cı Oldum yeaa ..

Uzun zamandır Blog yazamıyor olmanın verdiği derin hüznün ardından aldım laptop'umu kucağıma, koydum çayımı yanıma sakin kafayla tüm yazmak istediklerimi sıraya dizdim..
En son bıraktığımda Kariyer Günlüğünün "şimdilik" sonuna gelmiştim. Bir yıllık IBM macerasının sonuna geliyorken haldır haldır da iş aradım durdum sonunda da muradıma erdim tabi :)
Bugün yolda düşünürken aklıma geldi (malum metrobüs yolculuğu yapınca düşünecek çok şey bulabiliyor insan) "Ulan, bundan 4 ay önce bana Deloitte'tan gelen iş teklifini kabul etseydim, istediğim işi yapıcam diye tutturmasaydım nasıl bir hayatım olurdu?" dedim kendime.

Senaryo 1: İşimi sadece para kazanmak için yapardım, gece yarılarına kadar çalışmak neysede sevmediğim bir işi gece yarılarına kadar yapmak zorunda kalırdım. Sayılarla, tablolarla uğraşmak şuan böyle uzak geliyorken o işi yaparak para kazanmak zorunda kaldığım için her gün kendime keşke kabul etmeseydim diye lanet ederdim.
Senaryo 2: İşi severdim, sıkılmadan da yapardım, ama içimde hep "kabul etmeseydim ne olurdu" diye düşünmekten kendimi alamazdım. Ama kaderime küser denetçiliğimi yapardım.

Sonuç olarak her iki senaryodada mutsuz olacaktım. Şimdi gerçekten yapmak istediğim iş için çok büyük adımlar atıyorum. Jr. Reklamcı olarak mutlu mesut çalışıyorum ve kendimi geliştirecek bir sürü şey buluyorum.. Hayal ettiğim yere gelmek için çok çalışmam gerekiyor ama zaten hayat onu gerektiriyor be hacı..:))

O zaman ben kaçayım Leyla ile Mecnun başladı..:)

P.S. O değilde ben bugüne bugün Google Adwords Sertifikalı Jr.Reklamcıyım.. Azıcık da övüneyim diymi ki :))



Paris'te Geceler Hiç Bitmesin..

"Midnight in Paris" hem bayıla bayıla izlediğim, hem de Paris'e bir kez daha aşık olduğum filmdir.
Film sizi Paris'in sokaklarında gezintiye çıkararıyor en başta, o kadar keyifli ki bir an gerçekten kendinizi orada hayal edebiliyorsunuz..
Hem günümüz Paris'ini hem de yıllar öncesini izleyebiliyoruz bu filmde ki en güzel tarafı da bu bence..
Genç ve yeni nişanlanmış bir yazar olan Gil'in, bir gece tesadüfi bir şekilde geçmişteki Paris'e yolculuk gerçekleştirmesiyle hikaye tam olarak başlıyor.. Gil Paris'e aşık olan hayalperest bir yazar olması sayesinde belkide bu şansı elde ediyor, kafasında bir çok soru işareti var ve bunları bir şekilde çözmeye çalışıyor, yeni kitabı, ilişkisi karar vermesi gereken bir çok şey.. İşte bu geçmişe yaptığı yolculuklarda hem kitabıyla ilgili sorulara yanıt bulacak üstelik hiç de tahmin etmediği kişilerden:) hemde bir başka yılda başka bir kadına aşık olmanın duygusal karışıklığını yaşayacak (İnceden spoiler içeren bir yazı oldu ama idare ediverin :) )
Genel olarak bakıldığında tam bir Paris filmi olmuş.. Müzikleri, sokak sanatçıları, sanat kokan her karesi ve tabi ki muhteşem ihtişamıyla Eyfel Kulesi..
Beni yine ve yeniden Paris'e aşık eden ve izlenesi bir film olmuş "Midnight in Paris". Tabi bu yine içimdeki Paris'e gitme dürtüsünü tekrar açığa çıkarıyor ve yine aklım o sanat kokan sokaklarda kalıyor.. Artık daha fazla Paris filmleri çekilsede bari bende daha bi mutlu olsam o sokaklarda hayalimde gezsem falan :)
Kıssadan hisse: Filmi izleyin efenim, şiddetle tavsiye ederim.
P.S: Eğer daha önce Before Sunrise ve Before Sunset izleyip de sevdiyseniz bu film tam da size göredir diyebilirim.. Sanat kokan hareketler bunlar efenim :)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...